15 Şubat 2016 Pazartesi

Nilüfer Açıkalın ile "Cahide Sonku" Röportajı! Yanlızlığa özel ilgi duyuyorum.

Sevdiğin bazı insanlar vardır ki, ismi her geçtiğinde ılık bir duygunun yüreğinde dolaştığını hissedersin.


Öyle bir şeydir ki bu, uzak olduğu kadar, yakın; yakın olduğu kadar ulaşılmazdır belki ama onu, gördüğün her mecrada onunla hayali bir ünsiyet kurar, gerçek bir dostluk kurmuşçasına mutlu olursun. Özelliğiyle, güzelliğiyle, yaptığı işiyle hayranlık uyandıran Nilüfer Açıkalın da milyonlarca insan için böyledir.

Ainesi, işi olan bu değerli “insan”a, olağanüstü bir performans gösterdiği “Cahide Sonku Müzikali” vesilesiyle soru sorma fırsatım olduğu için de kendimi bahtlı hissediyorum. Bu trajik hayat hikâyesine ruhunun en kırılgan taraflarını katarak “gerçek” bir Cahide Sonku hissi uyandıran Açıkalın’ın harika cevaplarını birlikte okuyalım.


Röportaj: Abdulkadir Büyükbingöl

Dizi, Sinema, Tiyatro, hatta Edebiyat ve müzik dallarında sürekli başaralı ürünler veriyorsunuz. Bunun bir formülü olmalı. Anlatabilir misiniz?

Bütün hayatımı bir görev üstlenmişçesine yaşıyorum ve bu göreve gönüllüyüm. Daha çok görsel hafızayla hareket ediyorum. Esin kaynağım tüm izlenceler, besin kaynağım ise okumak. Seyahat etmeyi seviyorum, yalnızlığa özel bir ilgi duyuyorum.

Kariyerinizde geldiğiniz bu noktadan geriye baktığınızda bütün bu alanlarda üretim yapmanızın, “profesyonel yürüyüş”ünüze olumlu ve olumsuz etkileri nasıl oldu?


Görünür olmak ve görünmez olmak arasında bıçak sırtı bir yerde durmak, hem eğlenceli hem de öğretici. Yazmak içe dönük bir eylem, oynamaksa dışa dönük. Sinema perdesinde, tiyatroda ya da televizyonda insanlarla birebir iletişim kuruyor, göze göz bir paylaşımın ardından şekil olarak hafızasında yer ediniyorsunuz. Yazmaksa, daha kalp kalbe bir ilişkidir. Orada bambaşka bir dünya kuruyor okuyucu ve o dünyanın kurucusuyla daha derin bağları oluyor. Ben okurla kurulan ilişkinin daha sahici olduğunu düşünüyorum.

Yazarlığımdan önce oyunculuğumla görünür oldum. Çünkü ilk filmimi yaptığımda henüz yirmili yaşlarıma bile girmemiştim ilk kitabım Bıçak Sırtı 1999'da yayınlandı.

Oyuncu kimliğimin edebiyatçı kimliğimi gölgelediği doğrudur ama o gölge beni rahatlatıyor da.

Oyunculuğum ve yazarlığım birbiriyle beslenip gelişiyor, oyuncu olmasaydım belki böyle iyi yazamazdım ya da yazar olmasaydım iyi oynayamazdım bu kesin.

Sizin kendinize dair, hususi bir tanımlamanız var mı? Çünkü Edebiyatı da, düşün ve kalem performansı olarak tarif edersek, dışarıdan bakıldığında, size topyekûn bir performans sanatçısı dersek yanlış olmaz, değil mi?

Sanırım doğru.


Peki, bir performans olarak, Cahide Sonku Müzikali’nin sizin kariyerinizdeki yerini tarif eder misiniz?

Cahide Sonku çocukluğumdan bu yana hafızamın ıssız bir yerinde özenle saklayıp koruduğum bir karakterdi. Bana bu rolü oynamam için teklif geldiğinde hiç şaşırmadım sadece heyecanlandım. Çok eski bir dostu ruhuma çok yakın bir yareni yeniden bulmuştum sanki.

Bu rol teklifi size nasıl geldi?

Tiyatro Keyfi'nin kurucusu yönetmenim Kemal Başar, Gökhan Dabak'la beraber yazıp bestelediğimiz son derece özgün şarkılarımızı söylediğim bir akşam beni izledikten sonra Cahide Sonku Müzikali'ni benim için yazdırmaya karar vermiş. Gökhan Eraslan’ın yazdığı son derece güzel metni okuduktan sonra role çarpıldım ve hemen çalışmaya başladık. Yaklaşık iki aya yakın masa başı ve dramaturji çalışması yaptık. Bu sırada olağanüstü yaratıcı ve yetenekli müzisyen Orhan Enes Kuzu şarkılarımızı hazırlıyordu. Bir yandan tekst üzerinde çalışırken bir yandan şarkılara çalışıyordum. Yüksel Aymaz'ın ışık rejisi ve Canan Göknil'in kostüm tasarımının da işin içine girmesi mükemmel ve tamamlayıcı oldu. Çok zevkli bir süreçti ve çok etkileyici bir oyun çıktı ortaya. Bazen tüm taşlar yerli yerine oturur, zorlama hiçbir şey yoktur ve kendinizi çok güvende hissedersiniz. Kemal Başar'ın sezgilerini, zamanlamasını, koordine kabiliyetini bu açıdan çok takdir ediyorum. Çok mutluyum.

Çok ciddi bir tavırla sahneye çıkıyor, sonra, gözyaşları içinde o ağır dramı anlatıyorsunuz. Sahneye çıkışınızda, performansı sergilerken ve indikten sonraki ruh halinizi paylaşabilir misiniz?

Çok sağlam ve sağlıklı bir hazırlık süreci geçirdim. Yönetmenim Kemal Başar'la üç ay kadar süren prova ve dramaturji çalışmaları yaptık ve rolü tümüyle içselleştirdim. Zorlu olan prova aşamasıydı sahne almaya başladıktan sonra her gecenin kendine özgü heyecanıyla haşır neşir olup yaratana sığınarak sahneye çıkıyorum her seferinde rüya gibi bir zaman geçirip iniyorum ve uçarcasına yoluma devam ediyorum.

Bu ağır dramdan kendi payınıza çıkardığınız bir sonuç var mı?


Herkes kendi payına düşenden nasipleniyor sanırım. Ben de hiçbir zaman alkolü sevmemiş biri olarak rolüme hazırlanma aşamasında birkaç kez sağlam sarhoş olmanın tecrübesini yaşadım. Gerçekten ilginçti ama hiç bana göre değil doğrusu.

Cahide Sonku, son derece güçlü bir kadın ve çok güzel. Güzelliği ile bir yere varmış değil yeteneği zekâsı ve karizmasıyla kendi yolunu çizip zirveye çıkmış bu arada 30'lu 40'lı yıllarda kadınlar adına önemli adımlar atmış biri. Saygı duyduğum bir karakter.

Bir seyirlik olarak seyircinin önüne getirdiğiniz bu hayat hikâyesine seyircinin hangi tepkisi veya çıkarımı sizi üzer?

Şu ana kadar seyircinin sadece hayranlık tepkisiyle karşılaştım. Cahide Sonku'yu bilenler hayatının derinliği ile ilgili fikir edinmiş olmaktan mutlu oluyorlar ve gözlerinde yüceliyor bu kadın. Onu bilmeyen genç kuşağın ise böyle birinin varlığını öğrenip hayatının yolunu keşfetmesi tamamen yepyeni ve ilginç durum.

Genel provamızı seyreden Cahide Sonku'nun ablasının oğlu Turhan Bey, - şimdi seksen yaşında bir beyefendi - prova sonunda sahneye çıktı ve ağlayarak boynuma sarıldı. - Ablamı çok özlemişim, diyordu, gözyaşları arasında. Bu unutulmaz bir andı benim ve tiyatromuz için.

Cahide Sonku’nun “müthiş bir başarıdan hazin bir son”a gidiş serüvenine “kader” demek, bu hikayeyi hafife almak olur mu?

'Kader' sözcüğü söylenecek tüm sözlerin söylendiği ve artık geri dönüp bir şeyleri düzeltmenin ya da yeniden yapılandırmanın mümkün olmadığı durumlarda, derin bir iç çekiş eşliğinde söylendiğinde sadece nokta koymak için söylenmiş oluyor, yani bana öyle geliyor. Bunu hafife almaktan çok; yerleşik, kısa ve net bir tarif olarak algılamak gerek.

Oyundaki anlatıma bakıldığında, Cahide Sonku’nun “acıklı son”una, bir anlamda kendi sebep olduğu söylenebilir mi?
Hiçbir şeyden pişman değilim' diyor, Cahide. Bunu da içtenlikle söylediğine kesinlikle inanıyorum. 'Yeşilçam'ın vefasızlığından bıkmış ve meyhanede sıradan insanlar arasında teselli bulabilmiş. Bu çok anlaşılır bir durum. Bu tercihi, zayıflıktan ziyade güç olarak nitelendiriyorum.

Siz alkollü içecekleri sevmediğinizi söylüyorsunuz, fakat baktığımızda sanat camiasında çoğunluk neredeyse müptela derecesinde içki ve sigaraya bağımlı. Bu bağımlılık nereden kaynaklanıyor olabilir?

Bu sorunun yanıtını sözünü ettiğiniz arkadaşlardan alırsanız daha aydınlatıcı olur. Şimdi burada onlar adına ahkâm kesmek istemiyorum ama bazı öykülerimde bu konuya değindiğimi de söylemeliyim. Özellikle Doğan Kitap'tan çıkan Karanlıkta Çok Güzelim adlı romanımda baş kahraman Solmaz, eskaza film piyasasının içine giriyor ve bir sinema filminde çalışmaya başlıyor. Kendi tecrübelerimi de baz olarak yazdığım bu romanda camiadaki bazı arızalı durumları da anlattım.



Sahne hayatında başarıyı yakalamışken, uçuruma doğru hızla düşüşte insanoğlunun bir tatminsizliği söz konusuysa, bunun önüne geçişinde bir yolu olmalı. Bu anlamda uygulanan bir terapi yöntemi var mı?

Bu yolda, sadece irade ve kesin kararlılıkla bir yere varılabilir.

İyi bir oyuncunun, iyi bir oyuncuyu canlandırmasının risklerinden bahsedebilir misiniz?

Bir risk yok. En azından benim açımdan yok çünkü meseleye başka türlü yaklaştım. Daha derin daha psikolojik ve daha gerçekçi, severek anlayarak yorumladım.

“Cahide Sonku Müzikali” ile Anadolu turnesine de başladınız. Dramadik hikâyelerin membaı olan Anadolu insanı, sizi Cahide Sonku hüviyetinde görüyor. Nasıl tepkiler alıyorsunuz?


Şu ana kadar on küsur turne yaptım ve tıka basa seyirciyle dolu salonlarda oyunun sonunda beni hep beraber ayakta alkışlayan seyircilerle karşılaştım. Bu, kelimelerle ifade edilmesi imkânsız, mutluluk verici bir durum.

Son olarak, Nilüfer Açıkalın hayranlarını, yakın zamanda başka nelerin beklediğini öğrenmek isteriz. TRT’deki 4 bölümlük dizi ile uzun süre ara verdiğiniz televizyon sektörüne yeni bir başlangıç yapmışa benziyorsunuz.

Yakın zamanda bir sinema filminde rol alacağım, bazı dizi senaryolarını inceliyorum ama en önemlisi öykülerim üzerinde ufak ufak çalışmaya başladım.

Beyoğlu'ndaki Mask adlı mekânda ayda bir kez konserim var özgün ve özel şarkılardan oluşan enteresan bir sahne performansı. Bu çalışma da beni çok heyecanlandırıyor.

Cahide Sonku ile de yolculuğum devam ediyor, Tiyatro Keyfi çatısı altında oyunumuzu ülkemin her yerine taşımak büyük mutluluk.

Kaynak : Cafesanat.com

14 Şubat 2016 Pazar

Kamuoyuna duyurulur.!



Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyunculuk Ödülleri Jürisi değerlendirme süresi boyunca, yani Ekim 2015 - Şubat 2016 tarihleri arasında, İstanbul'da düzenli olarak sergilenmesine ve programının iki ay öncesinden belli olmasına karşın ilk Türk kadın sinema yönetmeni ve ilk star Cahide Sonku'nun olağanüstü yaşamının konu edildiği eserimiz CAHİDE SONKU MÜZİKALİ'ni yalnızca 2 üyesiyle izledi. Yani ülkenin önde gelen yazarlarından birinin yazdığı, deneyimli bir yönetmenin ve usta tasarımcıların yarattığı eserimizi merak etmedi. Cahide Sonku'nun hangi yönüyle, ne şekilde sahnelendiğini merak etmedi. Uzun yıllardan sonra sahneye çıkmış olan bir usta oyuncuyu da merak etmedi.

Bu şekilde tasnif dışı kalacağımıza ya da hak etmediğimiz bir ödül adaylığına hak kazanacağımıza bugüne dek çok önem ve değer verdiğimiz, ülke tiyatrosuna senelerdir önemli katkılarda bulunmuş olan Sadri Alışık Sinema ve Tiyatro Oyunculuk Ödülleri'nden çekiliyoruz.

Kamuoyuna duyurulur.

--
Kemal Başar
Sanat Yönetmeni

www.tiyatrokeyfi.com
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...